Kent yaşamı, bazen çocukların oyunlarından çok daha fazlasını barındırıyor. “Baronların Torbacı Çocuk” oyunu, sadece bir çocuk oyunu değil; aynı zamanda sosyal ve psikolojik dinamikleri ortaya çıkaran bir metafor. Sokaklarda oynanan bu tehlikeli oyun, gençlerin bulundukları ortamların etkisiyle şekilleniyor. Çocuklar, başlarına gelebilecek tehlikelerin farkında olmadan, büyüklerin dünyasına adım atıyorlar. İşte bu oyun, baron dediğimiz yasa dışı maddelerle ilgilenen kişilerin etkisini gözler önüne seriyor.
"Torbacı Çocuk" , aslında bir çocuk oyunu görünümünde. Ancak, bu oyun sıkı bir toplumsal yapının ve suç ekonomisinin içinde kid conscious anekdotlar barındırıyor. Çocukların, genellikle sokaklarda veya okul bahçelerinde oynadığı bu oyunun, gündelik hayata yansıyan birçok katmanı bulunuyor. Baronlar dediğimiz suç organizasyonları, gençlerin ilgisini çekmek için cazip fırsatlar sunuyor. Gençler, hem bu suç dünyasının parçası olmak, hem de sosyal statülerini yükseltmek amacıyla “torbacı çocuk” rolünü üstleniyor. Uyuşturucu satıcıları, çocukları kendi işlerinin içine çekmekte; bu da çocukların hayatlarını hızla tehlikeye atmakta.
Baronlar, toplumun birçok konuda sorunlarını çözmekte başarılı olamayınca, bazı gençleri kendilerine çekmekte bir araç olarak kullanıyorlar. Bu gençler, genellikle kendilerini ait hissetmek istedikleri bir gruba dâhil olmayı ve bu sayede kendilerini var etmeyi arzulayan bireylerdir. Uyuşturucu kaçakçılığı, bu gençler için sadece maddi kazanç sağlamaktan öte, bir tür sosyal kimlik oluşturuyor. Kendi toplumsal yapılarında, "torbacı çocuk" olma pozisyonu, çetenin güvenlik duvarını oluşturuyor. Ne yazık ki, bu durum gençlerin geleceğini kararttıkları gibi, toplumsal dinamikleri de olumsuz bir şekilde etkiliyor.
Baronların sunduğu cazip fırsatların, hem beklenen olumlu sonuçları hem de beklenmeyen tehlikeleri var. “Torbacı Çocuk” oyunu üzerinden gelişen ilişkiler, çocukları riskli durumlarla karşı karşıya bırakıyor. Aynı zamanda bu oyun, aile yapıları ve sosyal ortamlar açısından da ciddi sorunları beraberinde getiriyor. Bazı aileler, çocuklarının bu tür bir hayata yönelmesine engel olamıyor. Bu, belirli sosyal sınıfların daha fazla etkilenmesine ve diğer çocuklarla aralarındaki sosyal uçurumun da açılmasına neden oluyor. Dolayısıyla, "torbacı çocuk" olma durumu, sadece bireysel bir tercih değil, aynı zamanda toplumsal bir sorun haline dönüşmüş durumda.
Birey, bu tarz durumların içinde ne kadar özgür bir seçim yaptığını düşünse de, çoğu zaman durumun acı gerçekliği ile yüzleşemiyor. Aile içinde sağlanan destek ve sosyal ortamların etkisi, gençlerin bu yoldan sapmasını engellemeye yardımcı olabilir. Eğitim sistemleri, toplumun geleceği için bu tür sorunlarla yüzleşerek çocuklara sağlıklı bir alan sağlamalıdır. “Torbacı çocuk” olma kavramı, yalnızca bir oyun olarak kalmamalıdır. Uyuşturucu satışı yapan baronların ve onların hedefi haline gelen çocukların arasında bir köprü oluşturan bu kavramın farkına varmak, toplumsal bir sorumluluğumuzdur.
Üçüncü sınıf veya dördüncü sınıfa giden bir çocuğun "torbacı çocuk" oyununu oynaması, aslında toplumdaki derin yaraların bir yansımasıdır. Çocuklar, bu karar alma süreçlerinde yalnız ve savunmasız kalırlar. Dolayısıyla, yetişkinlerin ve ailelerin, çocukların ruhsal ve sosyal gelişimlerine katkıda bulunmayı hedefleyen stratejiler uygulamaları büyük önem arz ediyor. Unutulmamalıdır ki, çocuklarımızın oynadığı oyunlar, sadece eğlenceden ibaret değildir. Aynı zamanda, bugünün çocukları yarının toplumunu şekillendirecektir. Bu sebeple, her yaştan birey bu konudaki sorumluluğunu hissetmeli; er ya da geç bu sorunlarla yüzleşmek zorunda kalacaktır. Çocuklarımıza olumlu bir sosyal çevre sunmak ve onları bu dayanaksız dünyadan korumak elbette ki hepimizin ortak sorumluluğudur.