Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), dünya genelinde savaş suçları, soykırım ve insanlığa karşı suçlar işleyen liderleri yargılamak için varlığı sürdüren önemli bir kurumdur. Son dönemde bu mahkeme, Rusya'nın Devlet Başkanı Vladimir Putin ve İsrail'in Başbakanı Benjamin Netanyahu’yu hedef alarak dikkatleri üzerine çekti. Her iki lider de, UCM tarafından tutuklama emirleriyle karşılaşma olasılığı nedeniyle büyük bir korku yaşıyor. Bu durum, uluslararası siyasette büyük bir paradigma değişikliğine neden olabilir.
Vladimir Putin, Ukrayna’ya yönelik başlattığı askeri operasyonlar nedeniyle UCM’nin radarına girmiş durumda. Mahkeme, Putin’in 2022'de başlayan bu askeri harekât sonucunda insanlık suçu işlediği iddialarını değerlendiriyor. Özellikle sivillere yönelik saldırılar, zorla göç ettirme gibi eylemler, UCM’nin dikkatini çeken önemli unsurlar arasında. UCM, 2023 yılının Mart ayında Putin hakkında tutuklama kararı alarak bu suçlamaların ciddiyetini uluslararası kamuoyuna duyurdu. Rusya’nın bu durumu "siyasi bir taarruz" olarak nitelendirmesi, Putin’in tutuklanma korkusunu daha da arttırıyor.
Putin’in, özellikle Batı ile girdiği çatışmalar ve yaptırımlara karşı tecrübesiz kalmış olması, liderin uluslararası arenada daha da savunmasız hale gelmesine yol açtı. Bu noktada, Putin’in önceki askeri komplikasyonları, Adalet Bakanlığı’ndaki incelemeler ve insan hakları ihlalleri, onun için ciddi bir tehdit oluşturuyor. Rus liderin, UCM’nin kararından sonra yurt dışına çıkma konusundaki isteksizliği, tutuklama korkusunun ne denli somut hale geldiğinin bir göstergesi. Ekli olarak, Putin’in yurt dışında yaptığı seyahatlerin azalması da bu korkunun bir yansıması olarak değerlendirilebilir.
Diğer tarafta, Benjamin Netanyahu’nun 2023 yılında Filistin topraklarındaki insan hakları ihlalleri ve savaş suçları ile ilgili yaşadığı sıkıntılar söz konusu. UCM, Netanyahu’nun Gazze’de gerçekleştirilen askeri operasyonlar ve sivillere yönelik saldırıları nedeniyle benzer bir tutuklama kararı çıkarılma ihtimaliyle tehdit ediyor. Netanyahu’nun bu süreçte iç politikada da baskı altında olduğu biliniyor. Hükümetine karşı artan muhalefet, kendisinin siyasi kariyerini riske atıyor. UCM'nin sürdürdüğü soruşturmaların altında, Netanyahu’nun uluslararası durumu da giderek daha karmaşık bir hal alıyor.
Netanyahu’nun UCM ile karşı karşıya kalma olasılığı, hem iç siyasette hem de dış ilişkilerde ciddi bir belirsizliğe yol açıyor. Özellikle, uluslararası alanda giderek artan baskı, Netanyahu’yu daha temkinli hareket etmeye zorlamakta. Ülkesinin güvenliği için alınan açık askeri kararların sonuçları karşısında tedirgin olan Netanyahu, yurt dışına çıkan her ziyarette bu korkusunu taşıyor. Başbakanlık koltuğunda oturmaya devam etse bile, UCM’nin uluslararası adalet konusundaki kararlılığı, onun geleceği açısından büyük tehditler oluşturmakta.
Özetle, Putin ve Netanyahu’nun UCM’ye karşı hissettiği tutuklanma korkusu, dünya genelinde uluslararası siyasetin ne denli kırılgan olduğunu gözler önüne seriyor. Savaş suçları ve insan hakları ihlalleri ile ilgili uyarılar, sadece bu iki lider için değil, dünya üzerindeki tüm yöneticiler için bir ders niteliği taşıyor. UCM’nin kararlılığı karşısında ne gibi adımlar atılacağı merak konusu olmaya devam ediyor ve bu durum, uluslararası ilişkilerin geleceği açısından kritik bir dönüm noktası haline gelebilir. Unutulmamalıdır ki, uluslararası adaletin peşinde koşan bu tür girişimler, dünya üzerindeki dengeleri değiştiren unsurlar arasında yer alıyor.