İran’ın en sıra dışı suç hikayelerinden biri, "Kara Dul" lakaplı bir kadının 11 eşini öldürmesiyle damga vurdu. Bu olay, hem medyada geniş yankı uyandırdı hem de toplumsal cinsiyet rolleri üzerine yeniden düşünülmesine neden oldu. Peş peşe yaşanan bu cinayetlerin ardında yatan nedenler, yalnızca bir kadının eşiyle olan ilişkisi değil, aynı zamanda toplumsal normlar ve kadının toplumdaki yeri ile de doğrudan bağlantılı. Kara Dul’un hikayesi, kısmen trajik, kısmen de düşündürücü bir tablo çiziyor. Olay, İran'ın katı toplumsal kurallarının, bir kadının yaşam üzerinde nasıl bir etki yarattığını gözler önüne seriyor.
Kara Dul, asıl adıyla Gözde, 11 eşinin cinayetinde aynı modus operandi’yi kullanarak uyuşturucu ile onları etkisiz hale getirdi. İşlenen her cinayet sıradan bir aşama gibi görünse de, Gözde’nin yaşamındaki çok sayıda travmanın ve olumsuz ilişkinin sonucu olarak ortaya çıktığı aşikar. Her biriyle yaşadığı sorunlar, zamanla Gözde'nin, erkekler hakkında oldukça olumsuz bir bakış açısına sahip olmasına yol açtı. Toplumun beklentileri ve erkeklerin Gözde üzerindeki baskısı, onu intikam arayışına itti. Her eşiyle yaşadığı çatışmalar, Gözde’nin kafasında biriken bir öfkeye dönüştü ve nihayetinde, adım adım, hepsini ortadan kaldırmaya karar verdi.
Ayrıca, Gözde’nin intikam ve hayatta kalma içgüdüsü, ruhsal durumunu daha da karmaşık hale getirdi. Bu cinayetler, bir kadının sürekli olarak bir erkeğin gölgesinde kalmasının sonuçlarını ortaya koymuş ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ne denli yıkıcı olabileceğini gözler önüne sermiştir. Gözde’nin hikayesinin özünde yatan tehlikeli dinamikler, aynı zamanda toplumsal cinsiyet eşitsizliği üzerine de önemli sorular ortaya koymaktadır.
Gözde’nin bu cinayetleri, hem Türkiye'de hem de dünyada geniş yankı buldu. Medya, "Kara Dul" terimini kullanarak cesur bir kadının öyküsünü değil, dramatik bir hikaye satırı yaratarak onun cinayete başvuran bir canavara dönüştürülmesini sağladı. Bu durum, medyanın kadın suçluları nasıl ele aldığını tekrar gözler önüne seriyor. Medyada yer alan haberlerde Gözde’nin geçmişi, erkeğe bağlı yaşamı ve yaptığı cinayetlere karşı hissettiği duygulara daha fazla yer verildi. Bu durum, özűrlük veya savunma mekanizması geliştirmeden, direkt olarak bir canavara dönüşmesini sağladı.
Öte yandan, toplumda Gözde’ye karşı bir merak ve ilgi doğdu. Gözde’nin durumu, kadınların maruz kaldığı cinsiyet temelli şiddet gibi önemli bir konuyu bir kez daha gündeme getirdi. Gerçekten de, Gözde’nin yaşadığı zorluklar ve duygusal travmalar, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin derin köklerine işaret ediyor. Gözde’nin hikayesi, toplumda bir kadın olarak var olmanın ne denli zor olabileceğini ve zaman zaman insanların çaresizlik içinde ne kadar ileri gidebileceğine dair bir uyarı niteliği taşıyor.
Sonuç olarak, İranlı "Kara Dul" Gözde’nin hikayesi, yalnızca bir dizi cinayet değil, aynı zamanda cinsiyet, iktidar ve intikam temalarının işlendiği bir dramdır. Gözde’nin yaşadığı travmalar ve eylemleri, kadınların toplum içerisindeki rolü ve cinsiyet eşitliği konularında önemli tartışmaları gündeme getirebilir. Bu olay, sadece bireysel bir hikaye olarak kalmadı; aynı zamanda toplumun cinsiyet eşitsizliğine karşı bir iç hesaplaşma ve eleştiri olarak da algılanabilir.